Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar devam ediyor.
"FİLİSTİN HARİÇ TÜM HALKLAR KENDİ KADERİNİTAYİN ETME HAKKINI ELDE ETTİ"
Duruşmalarda Belize adına ilk sözü alan Belize Başbakanının egemenlik konularından sorumlu Özel Temsilcisi Büyükelçi Esad Şoman, "Filistin halkının kendi kaderini tayin etme ve tam bağımsızlık gibi devredilemez bir hakkı vardır. Filistinliler hariç tüm halklar kendi kaderini tayin hakkını elde etti." dedi.
Şoman, "kendi kaderini tayin etme hakkının" uluslararası hukukun en temel ilkelerinden biri olduğunu vurgulayarak, "İsrail'in uluslararası hukukun en temel ilkelerinden birini cezasızlıkla çiğnemeye devam etmesine izin verilemez. Cezasızlık insanlık dışılığı doğurur." diye konuştu.
Filistin halkının topraklarının tamamı için bu hakka sahip olduğunu belirten Şoman, buna rağmen İsrail'in sistematik olarak Gazze'yi Batı Şeria'dan ayırarak Filistinlileri bölgenin bazı kısımlarından uzaklaştırdığını, dışladığını ve Filistinlilerin kendi toprakları içerisinde serbest dolaşımını engellediğini söyledi.
"YASA DIŞI İŞGALLERİN VARLIĞI KORKUNÇTUR"
Şoman, İsrail'in işgal altındaki bölgelerde yasa dışı yerleşimler oluşturduğuna dikkati çekerek, "Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'daki yasa dışı işgallerin varlığı korkunçtur. Devlet tarafından desteklenen yaklaşık 700 bin işgalcinin birçoğu sürekli olarak terör estirmekte, Filistinlileri topraklarından zorla göç ettirmekte ve onlara karşı katliamlar gerçekleştirmektedir." ifadelerini kullandı.
"İSRAİL, KASITLI OLARAK AÇ BIRAKMA YÖNTEMİ KULLANIYOR"
İsrail'in Filistinlilerin varlığını reddettiğini savunan Şoman, "İsrail'in Gazze'deki soykırım kampanyası aynı zamanda Filistinlilerin var olma hakkını da inkar ettiği gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır. Gazze'de 2 milyondan fazla insan akut gıda güvensizliğinin en kötü seviyeleriyle karşı karşıya. İsrail, kasıtlı olarak aç bırakma yöntemini kullanıyor." dedi.
Şoman, İsrail'in eylemlerinin Filistin halkını "planlı şekilde yok etmek" anlamına geldiğini dile getirerek, Filistin’in kültürünü, tarihini ve geleceğini yok etmek için üniversite, okul, kültür merkezleri gibi kurumları hedef aldığına işaret etti.
"DERHAL, KOŞULSUZ VE TAMAMEN ÇEKİLMELİ"
İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarından "derhal, koşulsuz ve tamamen çekilmesi" gerektiğini vurgulayan Şoman, sözlerini şöyle sürdürdü: "İsrail kendisini bir istisna olarak görmektedir. İsrail dışında hiçbir devlet, insanların kendi kaderini tayin etme hakkını ve haklarını sistematik olarak ihlal etme hakkını kendinde görmez. İsrail dışında hiçbir devlet başka bir toprağın süresiz işgalini haklı göstermeye çalışmaz. İsrail dışında hiçbir devlet cezasızlıkla ilhak ve apartheid yapmaz. İsrail'in böylesine bariz bir cezasızlığa maruz kalmasına izin verilmemelidir. Bu soykırımdan sağ kurtulanlara nesiller boyunca yara açmaya devam etmesine izin verilmemelidir. Tüm medeni uluslar gibi davranması sağlanmalı, uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını ihlal etmeyi bırakmalıdır. Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermelidir. Filistin özgür olmalıdır."
Belize heyetinin avukatları da İsrail'in fiili ilhakını sonlandırması gerektiğini vurgulayarak, kuvvet kullanma yasağını ihlal ettiğini aktardı.
BOLİVYA'DAN ULUSLARARASI TOPLUMA ÇAĞRI
Bolivya Çokuluslu Devleti adına söz alan ülkenin Lahey Büyükelçisi Roberto Calzadilla Sarmiento ise İsrail'in işgal ettiği Doğu Kudüs'te uyguladığı ayrımcı politikalarla şehrin demografik yapısının değiştirmeyi ve Filistin halkını mülksüzleştirmeyi amaçladığını aktararak, "İsrail'in yaptığı ihlaller, hem İsrail hem diğer devletler hem de BM için sonuçlar ve yükümlülükler doğurmaktadır." dedi.
İsrail'in Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını on yıllardır reddetmesinin uluslararası yükümlülüklerini ihlal ettiği anlamına geldiğini söyleyen Calzadilla Sarmiento, "İsrail, 1948'den bu yana süren yasa dışı işgal, ilhak ve kolonileştirme faaliyetleriyle Filistin halkının varlığını kasıtlı olarak inkar ederek onları sistematik olarak ayrımcılığa uğratmış, yerinden etmiş ve parçalamıştır." diye konuştu.
Calzadilla Sarmiento, devletlere "İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerini sonlandırmak için ortak hareket etme" çağrısı yaparak, BM'nin de İsrail'in "hukuka aykırı işgali, apartheid sistemi ve ayrımcı politikalarını sonlandırması" için gerekli adımları atması gerektiğini belirtti.
CEZAYİR ULUSLARARASI HUKUKA SAYGI GÖSTERİLÖESİ ÇAĞRISI YAPTI
Cezayir resmi haber ajansı APS, Cezayir'in BM Uluslararası Hukuk Komisyonu Üyesi Ahmed Laraba'nın, Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan UAD'ın İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin görülen duruşmasında yaptığı konuşmayı yayınladı.
İsrail'in Filistin işgaline son vermesi için uluslararası yasalara uymanın önemini vurgulayan İnsan Hakları Profesörü Laraba, şunları kaydetti: "Cezayir, cezasız kalmanın zalimlerin avantajı olduğuna dair kesin bir inanca sahip ve bizim misyonumuz onlara bir yasanın olduğunu ve bu yasanın mutlaka uygulanması gerektiğini anlatmaktır. Bu bir intikam yasası değil, adalet yasasıdır."
İşgal altındaki Filistin topraklarındaki temel insan haklarını ihlal eden İsrail politikaları ve uygulamalarını kınayan Laraba, ilgili uluslararası kuruluşları "son aylarda artan İsrail ihlallerini sona erdirmek için çalışmaya" çağırdı.
UAD'DE İSRAİL'İN FİLİSTİN'İ İŞGALİNİN HUKUKİ SONUÇLARINA İLİŞKİN DURUŞMALAR
UAD'de devam eden duruşmalar kapsamında, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği, 19-26 Şubat'ta, İsrail'in Doğu Kudüs dahil işgali altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki neticelerine ilişkin beyanlarda bulunacak.
Başta İsrail olmak üzere, işgalin devletler ve BM açısından sonuçlarının da ele alınacağı duruşmalarda her bir devlet ve kuruluş otuzar dakika sunum yapacak.
Filistin tarafının sunumuyla başlayan duruşmalarda, Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılacak sunum, son gün olan 26 Şubat'ta TSİ 12.00'de gerçekleştirilecek.
Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de halka açık yapılacak duruşmalar canlı yayımlanıyor.
Sözlü beyanda bulunacak devletler arasında ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Kanada, Mısır, Güney Afrika, Japonya, İspanya, Suudi Arabistan, Malezya, Pakistan, Hollanda’nın yanı sıra AB, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesinden çok sayıda ülke bulunuyor.
Divan önünde danışma görüşünde ilk defa bu kadar çok sayıda devletin yazılı ve sözlü beyanda bulunduğu görülürken, yazılı beyanda bulunan İsrail’in sözlü duruşmalarda yer almaması dikkati çekiyor.
BM GENEL KURULU, UAD'DEN GÖRÜŞ İSTEMİŞTİ
BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.
BM Genel Kurulunun Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:
"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?
2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"
Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.
DANIŞMA GÖRÜŞÜNÜN ETKİSİ NEDİR?
UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel.