Aralarında ABD, İngiltere ve Hindistan'ın da bulunduğu çok sayıda ülke ve Avrupa Parlamentosu seçimleri için yaklaşık iki milyar seçmen, bu yıl tercih ettikleri temsilcilerine ve siyasi liderlere oy vermek üzere seçim merkezlerine gidecek.
Seçimler, önümüzdeki birkaç yıl ve sonrasında jeopolitiğin siyasi manzarasını ve yönünü değiştirme potansiyeline sahip.
Gerçek insanların sahte görüntüleri, ses ve video klipleri yaygınlaştıkça yapay zeka destekli bir dezenformasyon ihtimali giderek artan bir endişeye neden oluyor.
SAHTE HABERLER KORKUTUYOR
Sahte haberler, 2016'da Beyaz Saray yarışı sırasında büyük bir hikaye haline geldiğinden beri seçim ile ilgili manşetlere hakim oldu. Bundan sekiz yıl sonra, tartışmasız daha büyük bir tehdit var; uzmanları bile kandırabilecek dezenformasyon ve derin sahteciliklerin bir kombinasyonu.
Arjantin'deki seçimler öncesinde dolaşıma sokulan bir dizi resim ve video ile ABD Başkanı Joe Biden'ın üzerinde oynanmış bir ses kaydı da dahil olmak üzere, yapay zeka tarafından üretilen seçim temalı içeriğin son örneklerinin, daha büyük ölçekte olabileceklerin habercisi olma ihtimali yüksek.
Peki, Dünya seçime giderken deepfake kitlesel bir aldatma silahına mı dönüşüyor? Dijital güvenlik şirketi ESET deepfake konusunu masaya yatırdı.
DÜNYA EKONOMİK FORUMU RİSKE DİKKAT ÇEKTİ
Yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından önümüzdeki dönemin en önemli küresel riski olarak belirlendi. Deepfake'lerle ilgili sorun, yapay zeka destekli teknolojinin artık ucuz, erişilebilir ve büyük ölçekte zarar verebilecek kadar güçlü hale gelmesi olarak tanımlanıyor. Bu da siber suçluların, kötü niyetli siyasi aktörlerin ve hacktivistlerin ikna edici dezenformasyon kampanyaları ve daha geçici, tek seferlik dolandırıcılıklar başlatma becerilerini artırıyor.
WEF’in raporuna göre sentetik içerik önümüzdeki iki yıl içinde bireyleri manipüle edecek, ekonomilere zarar verecek ve toplumları çeşitli şekillerde parçalayacak. ChatGPT ve kolaylıkla erişilebilen üretken yapay zeka (GenAI) gibi araçların, daha geniş bir yelpazedeki bireylerin deepfake teknolojisi tarafından yönlendirilen dezenformasyon kampanyalarının oluşturulmasına katılmasını mümkün kılması önemli bir zorluğu oluşturuyor.
Bir seçim sürecinde deepfake, seçmenlerin belirli bir adaya olan güvenini sarsmak için kullanılabilir. Eğer bir siyasi parti ya da adayın destekçileri sahte ses ya da videolarla uygun bir şekilde yönlendirilebilirse, bu rakip gruplar için bir kazanç olacaktır. Bu zorluğun temelinde basit bir gerçek yatıyor: İnsanlar bilgiyi işlerken niceliğe ve kolay anlaşılırlığa değer verme eğilimindedir.
Benzer bir mesaj içeren ne kadar çok içerik görürsek ve bunları anlamak ne kadar kolay olursa, bunlara inanma şansımız da o kadar yüksek olur. Buna bir de deepfake'lerin gerçek içerikten ayırt edilmesinin giderek zorlaştığı gerçeğini eklediğinizde, elinizde potansiyel bir demokratik felaket reçetesi var demektir.
TEKNOLOJİ FİRMALARI BU KONUDA NE YAPIYOR?
Hem YouTube hem de Facebook'un, yakın zamanda yapılan bir seçimi etkilemeyi amaçlayan bazı deepfake'lere yanıt vermekte yavaş davrandığı söyleniyor. Bu durum, sosyal medya şirketlerinin seçim manipülasyonu girişimlerini engellemelerini gerektiren yeni bir AB yasasına (Dijital Hizmetler Yasası) rağmen gerçekleşti.
OpenAI ise DALL-E 3 tarafından üretilen görüntüler için Coalition for Content Provenance and Authenticity'nin (C2PA) dijital kimlik bilgilerini uygulayacağını açıkladı. Meta ve Google tarafından da denenen kriptografik filigran teknolojisi, sahte görüntü üretmeyi zorlaştırmak için tasarlandı.
Ancak bunlar hala bebek adımları ve seçim ateşi tüm dünyayı sararken tehdide karşı teknolojik müdahalenin çok az ve çok geç olacağına dair haklı endişeler var. Özellikle de WhatsApp grupları ya da robocall'lar gibi nispeten kapalı ağlarda yayıldığında, sahte ses ya da videoları hızlı bir şekilde takip etmek ve çürütmek zor olacaktır.