Havalar ısınamaya başladı. Çocukluk yıllarımda giydiğimiz naylon ayakkabılar geldi aklıma. Özellikle yaz günleri sokakta tozun toprağın içinde oynanan oyunlara ayakkabı dayanamazdı. Zengin fakir fark etmez, aileler çocuklarına kırmızı, mavi, yeşil, beyaz, pek çok rengi olan yanları açık, kapalı, üzeri tokalı yazlık naylon çarıklar satın alır, ayaklarımıza verirlerdi.
Çorapsız giydiğimiz Naylon ayakkabılar sıcak havada terler, vıcık vıcık olurdu. O ayakkabılarla koşarken fırt fırt topuklar dışarı fırlar, hızımızı keserdi. O an hemen olduğumuz yere çömelir ayağımızı ayakkabının içine sokmaya çalışırdık.
O naylon ayakkabılarla tozun toprağın içinde gezer, ağaca tırmanır, Alleben deresinde çimer, incili pınarda suya girer, çamurda oynardık. Kir pas içinde kalan ayaklarımızı akşam eve girmeden önce suyun altına tutar, şıppadanak temizlerdik.
Yaz boyunca tozun toprağın içinde ayaktan çıkmayan naylon ayakkabılar, bazen sağından solundan yirilmeye başlar, tamir gerektirirdi.
Hatırlıyorum da Ayşe Bacı camisinin İnönü Caddesine bakan yönünde, Hazar otelinin karşısında belediyeye giden dolmuşların kalkış noktasına yakın, yolun hemen üzerinde, kaldırımın hemen bitişiğinde yirmi otuz kadar yan yana dizili minik kulübecikler vardı.
Bu kulübeler kaldırımın hemen gerisindeki toprak alanda; bir tek kişinin oturabileceği büyüklükte, derme çatma malzemelerle inşa edilmiş, kapısı önünde tamircinin malzemelerini koydukları anahtarlı birer sandığı olan dükkanlardı.
Bu kulübeler eni boyu birkaç metreyi geçmeyen, naylon ayakkabı tamircilerinin kaçak inşa ettikleri tamir atölyeleriydi. Ayakkabı tamircileri kışın bu kulübenin içine oturur ön kepenk devamlı açık kalırdı.
Ayakkabı tamircileri ayakkabıları onarırken, oturduğu yerde göğsünden ayak bileklerine kadar uzanan brandadan yapılmış bir önlük kullanırlardı. Bu örtü, tamiri yapanı koruduğu gibi, ayakkabı tamircisinin tüm işlemleri gerçekleştirdiği tezgâhıydı sanki.
Tamircinin hemen yanında el mesafesinde bir teneke kutu içine oturtulmuş, hışırdayarak yanan bir gaz ocağı, üzerinde farklı büyüklükte, uzunlukta ve kalınlıkta tamir için ısıtıp kullandığı şişlerin ve bıçakların dizildiği bir ızgara, elinin altında tamir edeceği ayakkabıların yama ve kaynak yapımında kullandığı rengârenk hurda lastikler bulunurdu.
Özellikle yaz aylarında, gündüz vakti Ayşe bacı camisi yanından geçerken, naylon tamircilerinin minik kulübeleri önündeki ahşap kürsüler üzerinde oturmuş sırada bekleyenleri görmek, Naylon ayakkabı tamircilerinin kaynak için gazocakları üzerinde al kor olan bıçakları, şişleri lastiğe değdirmesiyle birlikte çevreye yayılan dumanı görmemek, genizleri yakan kokuyu hissetmemek mümkün değildi. Ama bu durum kimseyi çok da rahatsız etmezdi.
Lastik ayakkabıyı sadece çocuklar giymezlerdi. Kadın erkek, her yaştan insanlar, özellikle; köyde yaşayanlar, rençperler ve çocuklar daha çok rağbet ederlerdi. Lastik ayakkabıların; iskarpin, çizme, terlik türünden pek çok renkte ve modelleri vardı.
Âmâ en çok rağbet gören kara lastikti. Özellikle kara lastiğin içi astarlı olanlar daha çok rağbet görürdü. Fiyatı diğerine göre biraz daha yüksek olsa da kışın özellikle içi asarlı olan kara lastikler tercih edilirdi.
Lastik ayakkabıları içinde en ünlü markalar; Cislaved ve Dora idi.
1990’lı yıllara kadar ayakkabı tamircileri Kalealtı ve eski garajlar başta olmak üzere şehrin pek çok yerinde naylon ayakkabı tamircileri halkın taleplerini karşılamaya devam ettiler
Ayakkabının yırtık durumuna göre tamir işi yirmi beş, bilemedin elli kuruşa halledilirdi.
Naylon ayakkabı tamiri o kadar sık yapılırdı ki tamir ettirdiğin pabuç üzerinde yama parçası seninki ile aynı renk olursa kendini şanslı sayabilirdin.
Naylon ayakkabılarımız giyilemez hale gelince yenisi alınırken eskisi ya ayakkabıcıya verilir üstüne farkı ödenir yenisi alınır, ya da mahalleye gelen avare leblebiciye verilir karşılığında alınan bir bardak avare leblebiyle çocukluğun keyfi çıkarılırdı.
Bizim çocukluk yıllarımızda giysi, ayakkabı, eşya eskidiğinde mutlaka tamir görür, kullanılmaz hale gelmeden atılmazdı.
Daha sonra suni deri ayakkabı türlerinin ortaya çıkması, spor ayakkabıda bunların tercih edilmesi lastik ayakkabı ve mesleğinin unutulmasına neden oldu.
Şimdilerde de naylon ayakkabılar var, ama giyen yok.
Giyen varsa da onlarda da yoksulluktan değil, moda emrettiği için tercih edenler sanırım.
Yazan:Ibrahim Alisinanoğlu-Gaziantep Miş Miş
Fotoğraf: Lastik ayakkabılar
NOT:BU YAZI KAYNAK GÖSTERİLMEDEN PAYLAŞILAMAZ.