Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından yayımlanan “Birleşmiş Milletler Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi’ne Sunulan Gölge Rapor”u yazılı soru önergesine konu eden EMEP Milletvekili Karaca, Türkiye’de genel olarak kadına yönelik şiddetle mücadeledeki eksikliklerin göçmen ve mülteci kadınlarınşiddete uğradığı durumda etkilerini katlanarak yaşadıklarını aktardı.
Farklı ülke vatandaşlarından oluşan 99 kadına ilişkin Mor Çatı veri sistemine kayıtlı veriler ve STK ve belediyelerde çalışan 12 sosyal çalışmacının katıldığı odak grup toplantısından elde edilen verilere atıf yapan Karaca raporda ayrımcılık, önyargı ve anadilinde hizmete erişememenin sorun olarak öne çıktığını belirtti. Kamu kurumlarındaki hizmet sağlayıcıların eksik bilgilendirmesi ya da hiç bilgilendirmemesi, dilini bilmediği için zaten hizmet veremeyeceğini varsayması, ayrımcı sözler kullanması ve davranmasının en yaygın görülen ayrımcılık biçimleri olduğunun altını çizdi.
ŞİDDET KÜLTÜRÜN BİR PARÇASI OLARAK GÖRÜLÜYOR
Özellikle Suriyeli kadınların şiddete maruz kaldıklarında başvurdukları kamu kurumlarından şiddetin “onların kültürünün bir parçası” varsayımı olduğunun kabul edildiği ve şiddete maruz kalan kadınların arabuluculukla barıştırılamaya çalışıldığını aktaran Karaca “Çarpıcı örnekler ve anlatımlar barındıran raporda, kadınların hukuki hizmetten yararlanıp yararlanamayacağına dair bilgi sahibi olmadıkları, başvuru mekanizmalarında tercüman bulunamadığı için yaşanan sıkıntılar nedeniyle başvuru yapmaktan vazgeçtikleri, tercüman bulunsa dahi ücretini kendilerinin ödemek zorunda kaldığı görülmektedir.” dedi.
Şiddete maruz kalan kayıtsız kadınların sınır dışı edilme kaygısıyla kamu kurumlarına başvuruda bulunmadığını, mevzuatta olmamasına karşın sığınma evlerine alınmadıklarını belirterek “Şiddete maruz kalan göçmen ve mülteci kadınlar ŞÖNİM’e sığınak desteği almak üzere ulaştıklarında önce kimlik edinmeleri gerektiği söylenerek İl Göç İdarelerine yönlendirilmektedirler. İl Göç İdareleri ise kadınları Geri Gönderme Merkezleri’ne göndermektedir ve kadınlar şiddet sonrası ihtiyaç duydukları hiçbir desteğe erişemeden tecrit edilmekte hatta hayati risk barındıran ülkelerine gönderilmek üzere sınır dışı edilebilmektedirler.”
EV VE BAKIM İŞLERİNDE ÇALIŞAN KADINLAR CİNSEL ŞİDDET RİSKİ ALTINDA
EMEP’li Karaca, Bakan Özdemir Göktaş’tan şu soruların yanıtını istedi:
1- Türkiye’deki kayıtlı ve kayıtsız göçmen ve mülteci kadın ve çocuk sayısı kaçtır? 2024 yılının ilk 8 ayında kaç göçmen ve mülteci kadın şiddet gerekçesiyle kamu kurumlarına başvuru yapmıştır?
2- Şiddet nedeniyle kamu kurumlarına başvuru yaptıktan sonra Geri Gönderme Merkezlerine gönderilen ve sınır dışı edilen göçmen ve mülteci kadın ve çocuk sayısı kaçtır? Şiddet nedeniyle başvuru yapan kadınların tercüman masrafları kim tarafından karşılanmaktadır?
3- 2014-2024 yılları arasında kaç tane göçmen ya da mülteci kadın sığınma evinde kalmıştır? Göç İdaresi tarafından verilmiş bir kimlik numarası olmayan kadınlar sığınma evi hizmetinden faydalandırılmakta mıdır?
4- Türkiye’deki göçmen ve mültecilerin sosyal uyumunu tanımlaması hedeflenen beş yıllık “Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı: 2018-2023”te sosyal destek programlarının göçmenleri, özellikle de şiddet gören ya da şiddete uğrama riski olan kadın ve çocukları içerecek şekilde geliştirilmesi ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm ve koordinasyonun güçlendirilmesi öngörülmüştür. Bu konuda, özellikle de kadına yönelik şiddet alanında ne tür somut adımlar atılmıştır?
5- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) 34. madde ile şiddet mağduru kadınlara ikamet izni; madde 55 ile de şiddete uğrayan kadınlara sınır dışı edilmeme garantisi verilebilmektedir. Uygulamada görevli olan Göç İdaresi’nin bu durumda olan kadınlara danışmanlık veren bir birimi bulunmakta mıdır?
6- YUKK Yönetmeliğine göre “cinsel saldırı ya da diğer ciddi psikolojik, bedensel ya da cinsel şiddete maruz kalmış” kişilere yasal statü edinme prosedürlerinde öncelik tanınması ve bu kişilerin maruz kaldığı şiddetten dolayı yaşadıkları hasarların kamu hizmetleri tarafından giderilmesi için gerekli koordinasyonun sağlanması öngörülmektedir. Bu kişilerin korunmasını öncelik haline getiren ya da bu kişilerin sosyal destek mekanizmalarına erişmesini sağlayacak kurumlar arası koordinasyon hangi kamu mekanizması ile ve ne şekilde sağlanmaktadır?
7- 6284 sayılı Kanun kapsamında böyle bir gereklilik olmamasına rağmen, 2018 tarihli bir Göç İdaresi hizmet içi genelgesi, göçmen kadınlardan şiddete uğradıklarında başvurdukları şikayet mekanizmalarında şiddet kanıtı istemelerini öngörmüştür. Bu uygulamanın uluslararası sözleşme ve ulusal mevzuata uygun hale getirilmesi için ne tür çalışmalarınız bulunmaktadır?
8- Göçmen ve mülteci kadınlara da hizmet veren kamu kurumlarında başta göç mevzuatı ve kadına yönelik şiddet olmak üzere kamu hizmeti veren çalışanlar ne tür eğitimlerden geçmektedir?
9- Türkiye’de bulunan göçmen ve mülteci kadınlara kadına yönelik şiddet konusunda başvuru mekanizmalarına ilişkin eğitimler verilmekte midir?
Editor : Antep Haberleri