İkinci gününde ölenlerin yakınlarının ve yaralı tanıkların dinlendiği İsias Otel duruşmasında, KKTC’li sporcular ve tur rehberlerinin ailelerin anlattığı hikayeler yürekleri dağladı.
Önceki gün sanıkları dinleyen, Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti bu gün ise ölenlerin yakınlarını dinliyor. Sabah saat 09.00’da başlayan duruşmaya saat 15.00’da bir saat ara verildi. Duruşma boyunca ölenlerin yakınları tarafından anlatılan yaşam hikayeleri salonda duygusal anlar yaşanmasına neden oldu. Gözyaşlarının sel olduğu duruşma salonunun dışında fenalaşanlar için sağlık ekipleri hazır bekletildi. Salonda söz alan müştekiler, otel sahibi başta olmak üzere teknik sorumluları suçlayarak, en ağır cezayı almasını istediler.
“Biz her gün 6 Şubat’a uyanıyoruz, bu şehre gönlümü gömdüm”
Kendisi de enkazın altında kalan KKTC’li sporcu Aras Aktuğralı’nın babası Murat Aktuğralı, “Yeryüzünde gelmek istediğim en son şehir Adıyaman’dır. Burada dün sanıkları dinledik. Bir tiyatro izledim. Tek ağızdan papağan gibi bir hikaye anlattılar. Ben bu şehre ikinci kez gelirken, sanıkların gözünün içine baka baka katil olduklarını bir cinayet mahalli oluşturduklarını haykırmak için geldim. Deprem olunca o kadar şiddetli sallanıyordu ki adım atamıyordum. Bina su gibi sallanıyordu. Olduğum yere çöktüm. Karşımdaki duvara dayanma düşüncesi kafamdan geçerken çok bü yük bir gürültüyle olduğum yerde odamın üzerime yıkıldığını hatırlıyorum. Bir süre yerde yatar vaziyette, üzerimde enkaz parçalarıyla bekledim. Sarsıntının devam ettiğini o anda da hissedebiliyordum. Telefonumun ışığını açarak derin bir nefes aldım. Sadece toz duman görülüyordu. Üzerimde bir takım yükler vardı. O anda hayatımın son dakikalarını orada geçireceğimi düşündüm. Birkaç adım atarak gökyüzünü gördüm. Ben üçüncü katta, yapının üstünde buldum. Ben ve yaralı olarak kurtulan hocalarımız sürekli çocuklara seslendik. Ben oğluma, diğerleri kendi çocuklarına seslendi. Bağıra bağıra sokakları inlettik. Sadece birkaç polis arabası ve ambulansa sesimi duyurdum. Yağmur yağıyordu, inanılmaz soğuktu. Zeminden gelen bir kişinin telefon ışığını tutmasıyla zemine inebilecek bir geçit bulduk ve birlikte aşağıya indik. Yıkıntının ne kadar kötü olduğunu gördük. Bastığımız yerde sağlam parça olmadığını gördük. Her yer tuzla buzdu. Titriyorduk, elektrik yoktu. Gün aydınlandığında enkazı görünce çocuklarımızın kurtulmasının çok zor olduğunu anladım. Gün sonunda KKTC’den gelen aileler ve ekip arama kurtarma çalışmasına başladı. Oğlumun mavi bir bavulu vardı. Ben bavulu kendim bulmak istemediğim için enkaza yaklaşamadım. Ayağım yaralanmıştı ama üç gün boyunca ağrısını hissetmedim. Çocuklarımızın cenazesi çıkıyordu, hepsi uyur pozisyonda, kıpırdayamadan bulundular. Cuma gününün ilk saatlerinde oğlumu buldular. Oğlumda bir kanama yoktu. Bir yerde sıkıştıklarını anlıyorum. Biz her gün 6 Şubata uyanıyoruz gözümüzü her açtığımızda gözümüzde yaş var. Ben kalbimi bu şehre gördüm. Bir tane tek oğlumu, canımı bu şehre gömdüm. Aras benim umudumdu. Bu çocukların hepsi memleket umuduydu. Bu şehir onların sonu oldu. Dün sanıkları dinlediğimde duyduklarıma inanamadım. Sanıklar yüzümüze baka baka yalan söylediler. Sanıkların hepsi suçlular. Buradaki ailelerin hepsinin hayatını bitirdiler. Şehirde bilime uygun yapıların ayakta olduğunu herkes görüyor. Ben çocuklarımızın fotoğrafının bulunduğu üzerimdeki bu hırkayı sanıklara göstermek istiyorum. Bizi deprem öldürmedi, bizi siz öldürdünüz” dedi.
Tur rehberi Aykut Bulut’un babası Mehmet Bulut, “Sanıklarla yüz yüze gelip gözlerinin içine bakarak, soru sormak istedim. Burada kullanılan betonu evimizin önüne yol yapmayız. Bu kadar kalitesiz bir beton olmaz. Bu bir cinayettir. Elimize aldığımız her taş parçası parçalanarak kum oldu, aynı yüreklerimizin parçalanması gibi” şeklinde konuştu.
Hayatını kaybeden tur rehberi Önder Çırık’ın kız kardeşi Özlem Aslan, “Ağabeyim rehber turuna katılmıştı. Enkazda bir insanın yaşayabileceği her türlü duyguyu yaşadık. Umudu yaşadık, acıyı yaşadık, cehennemi yaşadık. Biz dün sanıklardan çok yalan dinledik. Enkazdan yatak çıktıkça bir korkuyorduk. Çünkü her yatak çıktığında biliyorduk bir cenaze çıkacağını. 72 cana mal olan bir suç aleti yapılmış. İsias Otel bir suç aletidir. Önder Çırık’ın annesi de 4. evre kanser hastasıdır. Annemin yanında üzülecek diye ağlayamıyorum” ifadelerini kullandı.
Depremde hayatını kaybeden KKTC’li sporcu Perihan Çetiner’in babası Metin Çetiner, “Ailemin huzuru kalmadı, hayata tutunma gücümüz kalmadı. Adalet yerini bulsun. Bizim çektiğimiz açıyı başkaları yaşamasın. Suçlular en ağır cezayı alsın” ifadelerine yer verdi.
Anne Deniz Çetiner, “Benim çocuğum donarak, ölmedi. Ölüm belgesinde karın baskısı ve iç kanamadan öldü. Yattığı gibi bulundu benim kızım. Yalanlarıyla dolanlarıyla, elleriyle yaptıkları o cehennemde benim çocuğum öldü” dedi.
Ölen KKTC’li sporcu Osman Çetintaş’in babası Nabi Çetintaş, “Benim oğlum depremden çok korkardı. Benim oğlum soğuktan ölmedi, kum yığınlarının içinde öldü” şeklinde konuştu.
KKTC’li sporcu Nehir Çevik’in Babası Yoksuli Çevik, “Ben bir inşaat ustasıyım. Otele geldiğimizde resmen kum yığınıydı. Yeni bina yapılacak bir kum yığını gibiydi. Bina sağlam değildi. Canımızdan can aldılar. Çocuklarımızı tabuta koydular, üzerine kum koydular. Mezarlarını kendileri yaptı. Biz oradan çıkartıp toprağa koydum. Evladımı canlı çıkarma umudum kalmamıştı, sadece bedenini sağlam çıkarmaya çalıştık” sözlerini kullandı.
Nehir Çevik’in annesi Safiye Çevik, “Kum yığını olan enkazın başında 5 gün boyunca bir umutla bekledim. Çıkan cesetleri gördüm ama yine de umudum vardı. Çünkü kızıma ölümü yakıştırmamışım. Ahmet Bozkurt’a somak istiyorum. Senin otelin gibi kum yığını olan başka yer var mıydı” dedi.
Nehir Çevik’in kız kardeşi Irmak Çevik ise, “Ben bu güne kadar hiç tabut görmedim. Hayatımda ilk kez 12 yayındaki kardeşimin tabutunu gördüm. Üzerine toprak attılar. Benim kardeşim karanlıktan korkardı. Onun mezarının üzerine ışık götürdüm. Kardeşim karanlıktan korktuğu için benim yanımda yatardı. Benim kardeşim bundan sonra gökyüzünü görmeyecek. Ona sebep alanlarda görmesin” ifadelerini kullandı.
Eşi Mülkiye Dağlı ve kızları Nazife ve Abide Dağlı’yı İsias Otel’de kaybeden Ozan Dağlı, “Biz her gün boğuluyoruz. Ben hala yatağa yatmıyorum. Ben hala masada arkadaşlarla oturup yemek yemiyorum. Ben idam talep ediyorum. Çünkü ondan daha az cezayı hak etmiyorlar. Adaleti sağlamazsak onlardan farkımız olmaz” ifadelerine yer verdi.
Tahsin Cem Efe’nin babası Erkan Efe, “Tek oğlum, tek evladımız gitti, bizde öldük. Çocuğumuz öldü, eşimle bende birlikte öldük. Her gün mezarlığa gidiyoruz. Belediyeden ricada bulunduk benim ve eşim için çocuğumuz yanına birer mezar açtırdık. Biz bu saatten sonra nefes alıyoruz ama boşuna alıyoruz. Eşimle beraber öldük. Soy ismimiz bitti. Kim suçluysa hepsinin cezasını çekmesini istiyorum” dedi.
Tahsin Cem Efe’nin annesi Hilal Efe, “İlk ve son evladımızı kaybettik. Benim annelik vasfıma kadar aldıkları için bunun bir bedeli var mıdır? Benim annelik vasfımın bir bedeli yok. Bu bedeli ödeyecek bir durumda yok” dedi.
KKTC’li sporcu Aykan Ekiz’in babası Murat Ekiz, “Oğlumu 3 Şubat sabahı güle oynaya gönderdim. 6 Şubat sabahı dünyam başıma yıkıldı. Kıbrıs’tan Adıyaman’a oğlumu alıp geleceğim diye geldim. Evdeki oğluma ağabeyini alıp getireceğimi söyledim ve benim çocuğum kum yığını içinde boğulmuştu. Her yeri kum içerisindeydi” şeklinde konuştu.
KKTC’li sporcu Hayal Gençalioğlu’nun annesi Sibel Kumsal, “3 Şubat günü kızımı gönderdim. Hamileydim düşük tehlikem olduğu için kızımla Adıyaman’a gelemedim. Güle oynaya kızımı otobüse bindirdim. 6 Şubat depreminde ne olduğuyla ilgili hamile olduğum için kimse bir şey söylemiyordu. Bir şey yiyemiyordum, içemiyordum. Karnımdaki bebeğim kilo kaybetti. Benim senelerce gözümden sakınarak büyüttüğüm kızımın yanına gelemedim. Ben karnımdaki çocuğum ile enkaz altındaki çocuğumun arasında kaldım” diye konuştu.
Editor : Antep Haberleri