Sağlık

Aritmi merkezi hastalara şifa oluyor

Aritmi merkezi hastalara şifa oluyor
17-01-2024 09:57

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği bünyesinde uygulanan yüksek teknolojik yöntemler ile kalp ritim bozukluğu tedavisinde kesin sonuç alınabiliyor.


Toplumda en sık rastlanılan ölüm nedenlerinden biri olan kalp ritim bozukluklarının tanı ve tedavisi Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği bünyesinde açılan Aritmi Merkezi’nde yapılmaya başlandı. Düzce ve bölgesine şifa dağıtmaya başlayan merkez hakkında bilgi veren Kardiyoloji Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Coşkun, çarpıntı şikayeti ile hastaneye başvuran 49 yaşındaki kadın hastanın tedavi edilerek sağlığına kavuşturulduğu bilgisini verdi. Yapılan tetkiklerinde en son bir hafta önce çarpıntı atağı yaşadığı tespit edilen hasta, hastanede çekilen EKG’sinde nabzının 180 olduğu belirlendi. Hemen EPS ve ablasyon tedavisi için anjio laboratuvarına alınan hastanın çarpıntısının nereden kaynaklandığını tespit eden öğretim üyeleri, başarılı bir ablasyon tedavisi ile hastayı sağlığına kavuşturdu.


Kalp ritim bozukluğu olarak da bilinen aritminin kalp atışının normalden hızlı, yavaş ya da düzensiz olması anlamına geldiğini ifade eden Dr. Coşkun, “Normalde kalp atış hızı dakikada 60 ila 100 arasındadır. Kalp atışının bu değerlerin dışında olması ya da düzensiz olması durumunda bir kardiyoloji uzmanına başvurmak gerekir” dedi.



En yaygın belirtisi çarpıntı


Kalp ritim bozukluğunun en yaygın belirtilerinden birinin çarpıntı olduğunun altını çizen Gökhan Coşkun, bu hastalarda kalbin çok hızlı veya güçlü attığını hissetme, kalpte tekleme hissi, baş dönmesi, sersemlik hissi, göz kararması, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve bayılma şikayetleri görülebileceğine dikkat çekti.


Aritminin kardiyak (kalbin kendisinden) ve kardiyak dışı nedenler olarak ikiye ayrılabileceğine vurgu yapan Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, kalp kapak hastalığı, kalp krizine bağlı kalp dokusunun zarar görmesi, kalp kası hastalıkları, doğumsal kalp hastalıklarını kardiyak nedenler olarak sıraladı.



Öğretim Üyesi Coşkun, kardiyak dışı nedenler hakkında ise şu bilgileri verdi:


“Tiroid bezi hastalıkları (guatr), diyabet (şeker hastalığı), kansızlık, hipertansiyon, uyku apnesi ve KOAH gibi akciğer hastalıkları kalp ritim bozukluğuna neden olabilen hastalıklardır. Kalp ritim bozuklukları başka nedenlerle kullanılan ilaçlardan da kaynaklanabilir. Antibiyotikler, grip ilaçları, astım ilaçları ve tiroid ilaçları yan etki olarak kalp ritim bozukluğuna neden olabilirler. Sigara, fazla alkol tüketimi, madde bağımlılığı, uykusuzluk, stres veya kaygı gibi etkenler, özellikle çay, kahve, enerji içeceği gibi uyarıcıların aşırı tüketimi kardiyak dışı nedenler olarak sayılabilir.”


Aritmilerin kaynaklanan bölgeye ve kalp hızına göre sınıflandırıldığını dile getiren Coşkun, aritmi şüphesi olduğunda ilk alarak hastanın ayrıntılı öyküsü alınarak muayenesinin yapıldığını bildirdi. Aritmi teşhisinde en sık EKG, Holter ve EPS kullanıldığını da söyleyen Coşkun, aritmi tedavisinde ritim bozukluğunun türüne, derecesine ve hasta özelliklerine göre ilaç tedavisi, ablasyon ya da kalp pili gibi çeşitli yöntemler kullanıldığını sözlerine ekledi.



“Ablasyon tedavisi her yaş grubuna güvenle uygulanabilir”


Ablasyon tedavisinin ilaç tedavisine alternatif olarak veya ilaç tedavisi etkisiz olduğunda en sık tercih edilen aritmi tedavisi yöntemlerinden biri olduğunu belirten Dr. Coşkun, “Ablasyon işleminde EPS de olduğu gibi kasık damarı içerisine yerleştirilen yumuşak teller aracılığıyla kalbe ulaşılır ve burada ritim bozukluğuna neden olan odak tespit edildikten sonra balonla dondurularak veya radyo dalgasıyla yakılarak sorun ortadan kaldırılır. Ablasyon tedavisi her yaş grubuna güvenle uygulanabilir” ifadelerini kullandı.



Ablasyon ile sorunlu bölge tamamen ortadan kalkar


Ablasyon tedavisinin en önemli avantajının aritmiye neden olan sorunlu bölgenin tamamen ortadan kaldırılması olduğunu ifade eden Coşkun, “İlaç tedavisi ile sorunu kalıcı olarak ortadan kaldırmak mümkün değildir. Çarpıntının türüne ve hastalığın şiddetine göre yüzde 70–99 gibi yüksek bir başarı oranı söz konusudur. Ablasyon tedavisi sonrası hastaların neredeyse tamamı 1 gün içinde günlük hayatına dönebilmektedir. Ablasyonun bir diğer avantajı da çoğu hastada ömür boyu ilaç tedavisi kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırmasıdır” diye konuştu.


Tüm girişimsel işlemlerde olduğu gibi ablasyon işleminde de bazı riskler bulunduğunun altını çizen Dr. Gökhan Coşkun, ablasyon tedavisinin hastalara faydaları göz önüne alındığında ve gelişen teknoloji ile birlikte bu risklerin oldukça nadir olduğunu da sözlerine ekledi.



Editor : Antep Haberleri
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER