HABER 7- ÖZEL
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Haypader Özel Eğitim Uygulama Okulu orta-ağır otizm ve zihinsel tanılı çocukların gelişim alanlarına ait özellikleri dikkate alarak eğitim veriyor. Okulda özel eğitim müfredatına uygun eğitim alan öğrencilere, sosyal hayata adapte olabilmeleri için çeşitli eğitimler de ayrıca veriliyor. Öğrencilerin gelişimine yakından şahit olan okul yönetimi deneyimlerini paylaşırken veliler de yaşadıkları süreçlerden bahsetti.
4 KİŞİLİK SINIFLARDA 2 ÖĞRETMEN İLE EĞİTİM VERİLİYOR
Özel eğitim alanında 2012 yılından bu yana bulunan Haypader Özel Eğitim Uygulama Okulu Müdürü Muharrem Dinleyici, özel eğitime başlamasının ardından bir vakıftan yaklaşık 6 ay bu alanla ilgili eğitim aldığını aktardı. Özel eğitimde 12 yılını geride bırakan ve toplum olarak özel eğitime bakış açımızın geliştiğine tanık olduğunu belirten Dinleyici, “Çok özel bir işi yapmış olmakla birlikte, özel imkânlarla donatılmış bir eğitim kurumunu yönetiyorum." sözünün ardından 4 kişilik bir sınıfta 2 öğretmen eşliğinde eğitim verildiğine dikkat çekti. Dinleyici, “Devletin imkânlarıyla özel koşul gereksinimi olan öğrencilerin buluşmuş olması bizim moral ve motivasyonumuzu bir hayli yükseltiyor.” ifadelerini kullandı.
Çok güçlü bir ekip ile çalıştığının altını çizen Dinleyici, özel eğitimin kendisine çok katkısının olduğunu belirterek “Normal gelişim gösteren insanların kullanım hakları ne kadar ise özel koşul gereksinimi olan çocuk ve bireylerimizin de o kadar dünyadan istifade etmeleri gerekiyor.” açıklamasını yaptı. Bu alanda çalışmanın topluma katkısı sorulduğunda Dinleyici, “Çok klasik bir hikâyedir ya, milyonlarca denizyıldızının sahile vurduğu yerde, birisi denizyıldızının bir tanesini atıyor. ‘Ya bunların hepsini kurtarabilecek misiniz?’ sorusuna ‘Bir tanesini kurtarıyorum’ diyor” cevabını verdi.
SABIR, EMPATİ, ÖZVERİ VE FARKINDALIK
Özel koşul gereksinimi bulunan kişilerin yakınlarına sağlanan katma değerlerin önemini hatırlatan Dinleyici, bir velinin kendisine gelerek “Siz benim çocuğumu okula aldınız ya, ben 7 yıl sonra ilk defa eltime kahvaltıya gittim” sözlerini kullandığını aktardı. Dinleyici, “Meğer hanımefendi çocuğuna bağımlı yaşamaktan kendi sosyal hayatının veya kendisinin farkında bile değil.” ifadelerini kullandı. Birçok öğrencinin gelişim sürecine yakından şahit olan Dinleyici, özel eğitimde sürecin yavaş ilerlediğini ancak bu kazanımların özel koşul gereksinimi olan insanların hayatına katılan değerler olarak gördüğünü kaydetti.
35 yıldır heyecan ve azmini kaybetmediğini söyleyen Dinleyici, "Eşinden şikâyeti olanın huzuru olmaz, aşından şikâyeti olanın midesi huzur bulmaz, işinden şikâyeti olanın da kazancı huzurlu olmaz" sözlerini kullandı. Çocukları ‘gök sofrası nimeti’ olarak tanımlayan Dinleyici, yürekle bu işi yapmanın zevkini 30 yıldır yaşadığını belirtti. Heyecanın önemine vurgu yapan Dinleyici, “Bir kuyumcu hassasiyetiyle altına yaklaşmak vardır, bir mücevherci hassasiyetiyle mücevhere yaklaşmak vardır… İnsan mı? Kâinatın mücevheri, özeli… Çok özele dokunduğunuzda o özelin heyecanını taşıyacaksınız. Eğer heyecanınız giderse o işi bırakın diyebilirim.” dedi.
Birinci kademe ve ikinci kademe özel gereksinimli zihinsel, otizm, down sendromu gibi farklı gruplardan öğrencilerden oluşan okul hakkında bilgi veren Psikolojik Danışman Kamuran Yıldırım, 1. sınıftan 8. sınıfa kadar özel eğitim müfredatına uygun eğitim verildiğini dile getirerek diğer okullardan farklı olarak öz bakım becerileri, topluma uyum becerileri gibi uygulamalar olduğunu aktardı. Yaklaşık 10 yıldır özel eğitim alanında çalışan Yıldırım, “Yaşadığımız her şey kendimize bir şey katıyor. Buradaki öğrencilerimizin bize kattığı en önemli şey sabır, empati yeteneği, özverili olmak, bu tarz şeylerle ilgili bir farkındalık…” dedi.
EŞİT YAŞAM İÇİN ENGELLER KALDIRILMALI
Aynı zamanda buradaki öğrencilerin normal gelişim gösteren çocuklardan çok farklı olmadığına dikkat çeken Kamuran Yıldırım, “ Eşit yaşam haklarına sahip olmak için aslında onların bazı engellerin kaldırılmasına ihtiyaçları var.” açıklamasında bulundu. Toplumun genelinde engelli bireyde yetersizlik gibi bir algı olduğunu söyleyen Yıldırım, özel gereksinimli bireylerin haklarına ulaşmasındaki o engelleri kaldırmak gerektiğine dikkat çekti. Toplumda güzel şeyler de olduğunu ifade eden Yıldırım, toplumsal farkındalığın ve bilinç düzeyinin yükseltilmesinin çok önemli olduğunu belirtti.
Özel gereksinimli bireylere karşı olumsuz davranışlardan rahatsız olduğu için bu alana yöneldiğini aktaran Müdür Yardımcısı Abdulkerim Üzüm, “Sen bunu yapamazsın diyenlere inat, bir şeyler başarabilen özel gereksinimli çocukları gördükçe motivasyonum her geçen gün arttı” sözlerini kullandı. Meslek hayatının ilk yıllarındaki deneyiminden bahseden Üzüm, bir anneler günü etkinliğinden sonra “Anneciğim ben seni çok seviyorum” diyerek bir çocuğun evde annesine çiçek verdiğini ve bunun üzerine annenin kendisini arayarak “Ben hayatımda ilk defa böyle bir duyguyu yaşadım” şeklinde dönüşte bulunduğunu aktardı.
TEMEL BECERİLER İÇİN UYGULAMA EVİ
Okulda yer alan Uygulama Evi sınıfından bahseden Müdür Yardımcısı Nilgün Temel, “Uygulama evimiz öğrencilerimizin bir ev ortamının gereği olan bütün davranışları kazanabilmeleri için kullandığımız bir alan. Burası bir ev şeklinde modellenmiş, mutfağı banyosu, salonu, yatak odası… Bir evde bulunması gereken bütün alanların olduğu bir alanımız.” sözleriyle ilgili alanı tanımladı. Nilgün Temel, yatak odası düzeni, salonda masa hazırlama, mutfakta yiyecek hazırlama gibi deneyimlerle öğrencilere beceri kazandırıldığını aktardı.
ÖĞRENDİĞİMDE DÜNYAM BAŞIMA YIKILDI
Okulun velilerinden biri olan Mürvet Gümüş, “Çocuğunun ilk rahatsızlığını öğrendiğimde bir anne olarak tabi ki dünyam başıma yıkıldı. Daha sonrasında ne yapabilirime dönüştü. Kendi durumuma ve çocuğuma üzülmek yerine, çocuğum adına ne yapabilirime dönüştü. Sonrasında eğitimlere devam ediyoruz. İlk süreçte hastane olaylarıyla zaten başlangıç veriyor. Onun akabinde eğitim sürecine giriyoruz. 2 yaşından beri benim çocuğum rehabilitasyonlarda eğitim alıyor. Daha sonrasında okul ve evde eğitim süreci başlıyor. Evdeki eğitim süreci de çok önemli. Bir aile olarak o çocuğu kabullenmeniz, o çocuğa nasıl davranmanız gerektiğini bilmeniz, bunlar çok önemli faktörler, noktalar. Bu noktalarda eğitim adına destek alarak, yardım alarak bu şekilde çocuğumuzun eğitiminde yol kat ediyoruz.” sözlerini kullandı.
Serebral Palsi Hipotoni teşhisi koyulan çocuğunun mücadelede motivasyon kaynağı olduğunu söyleyen Gümüş, çocuğuna eğitimde katkıda bulunan eğitmen, öğretmen ve kurumların da motive kaynağı olduğunu aktardı. Gümüş, bir anne olarak motivasyonu yükseltmenin ve güçlü olmanın zorunluluk olduğunu belirtti. Çocuklarına daha verimli eğitim vermek istediklerini ve bunun için kendilerinin de eğitim almak istediklerini aktardı. Bu tarz kurumların çoğalmasını talep ettiklerini belirten veli, “Bu özel çocukların ebeveynleri ne kadar bilgili, eğitimli ve donanımlı olursa çocuklara geri dönüşü de o kadar iyi olacaktır.” ifadelerini kullandı.
BİR ODAYA KAPATILARAK EĞİTİM OLMUYOR
Okulun velilerinden Necibe Eskierdal, “Bu tarz okulların çoğaltılmasını istiyorum. Çocuklarımız, bu okul olmasa, normal okulların alt sınıfında verilen bir odada eğitim alıyordu. Bu da eğitim değildi aslında, bir odaya kapatılıyorlardı, biz de alıp eve getiriyorduk. Bu tarz okullar çoğaltılsın, bizim emeklerimiz boş olmasın, bize yardım etsinler.” dedi.
Çocuğuna epilepsi teşhisi koyulan veli Eskierdal, hiç bitmeyen nöbetlerden bahsederek ilk öğrendiğinde hissettiklerini “Her anne gibi çok üzüldüm, epilepsinin ne olduğunu bilmiyordum, araştırdım.” şeklinde aktardı. Süreçten bahseden Eskierdal, “Tektim, güçlü olmak zorundaydım. Hastane süreçleri başladı, eğitim süreçleri başladı. İster istemez bir şeyler baya geri gitti. Eğitimle toplamaya çalışıyoruz bir şekilde.” açıklamasında bulundu. Kızından güç aldığını dile getiren Eskierdal, “Kızımın gülüşü… O güldüğü zaman ben zaten çok güçlü oluyordum, düştüğüm yerden tekrar kalkıyordum.” dedi.
Çocuğunda otizm teşhisi olan veli Zehra Turgut, “İlk süreç tabii ki zor bir süreç… Üzülüyoruz, kabullenemiyoruz; nasıl olacak, ne olacak bilmiyoruz.” sözlerine yer verdi. Otizmi ilk defa duyduğunu aktaran Turgut, neler yapabileceğini araştırırken örnekler gördüğünü, gördükleriyle motive olduğunu ve elinden ne gelirse yapmaya karar verdiğini belirtti. Rehabilitasyonlarda Dil Terapistlerinin çoğalmasını istediğini belirten Turgut, duyu bütünleme ve hareket eğitiminin çocuklara çok iyi geldiğini ve çoğalmasını istediklerini paylaştı. Hayatının artık çocuğuna bağlı kaldığını ve her şeyi onun için yapmaya çalıştıklarını söyleyen Turgut, çocuğunun hayata dönmesinden, kendileriyle iletişim kurabilmesinden çok mutlu olduğunu aktardı.
OTİZMİ 9 AYLIKKEN FARK ETTİM AMA TEŞHİS SÜRECİ UZUN OLUYOR
Çocuğunun teşhis sürecini anlatan veli Esra Çiçekçi, “Ben 9 aylıkken fark ettim. Oğlum otizmli. O süreçte sadece doğru olanı yapmaya odaklandık çünkü ilk teşhis koyma süreci çok uzun oluyor, anlaşılmıyor. Süreçte doğru teşhis almasına ve eğitiminin ne kadar doğru olacağına baktık. Tabi ki zor oluyor çünkü otizm çok zor bir durum, çocukta davranış problemleri, bunların geri gelme durumu fazlasıyla oluyor. Sonuç itibariyle doğru yöntemi bulduğunuzda ilerleme kaydedebiliyorsunuz. Süreç böyle devam edecek tabi ki. Bunun için de çalışmaya devam etmek lazım, yaptığımız bu.” dedi.
Belirtileri erken dönemde fark ettiklerini söyleyen Çiçekçi, “Çocukta sosyallik yoktu, göz teması, isme tepki, çocuklarla oyun kurma yoktu. Toplum arasında çok tedirgin oluyordu, bunlarla başladı. Bir de şöyle bir durum vardı, el sallamıyordu, bir ‘bay bay’ yaptıramadık biz. Biz çok erken fark ettik ama çocuğun ayı çok küçük olduğu için teşhisi geç aldık. O süreçten sonra devamlı bir eğitimle devam edildi.” açıklamasında bulundu.
Çiçekçi, ilk başta kabullenmenin zor olduğuna şu sözlerle değindi:
“Aslında çevreyi çok önemsemedim ben, ilk etapta kimse kabul etmiyor bunu. Biz de çok zor kabul ettik. Ama sonrasında sağduyulu bakmak gerektiğini düşündük. Bu bizim çocuğumuz ve en iyinin ne olduğunu duymak gerekiyordu bence. Biz aslında profesyonel yardım çok aldık, onların danışmanlığında ilerlemeye çalıştık. O süreç de belki iyi olmuş olabilir. Sonrasında zaten sürece alışıyorsunuz, süreci yönetmeyi öğreniyorsunuz. Bazen düşüyorsunuz, bazen kalkıyorsunuz ama süreç de size bir yol açıyor. Çok umutsuzluğa kapılmadan doğru yöntemle bir şeyler yapılabildiğine inanıyorum.”
Çocuğunu her şartta sevdiğini ifade eden Çiçekçi, “Motive olmak için koşulum yok benim, bir koşula bağlı değilim; çocuğumu koşulsuz seviyorum çünkü. İyi ya da kötü hiç fark etmiyor. Sadece yaptığım şeyden mutluysam ve doğru olduğuna inanıyorsam o süreci ilerletmeye yöneliyorum, bu kadar.” sözlerini kullandı.
Editor : Antep Haberleri